Patriyarkal kapitalizmin kadınlara biçtiği ev içinde emek üretimi rolünü üsteleyen bir kararla 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildi. Mevcut toplum yapısını muhafaza etme çabasıyla aile kurumu yüceltiliyor, evlilik ve çocuk yapmak maddi yardımlarla teşvik ediliyor. Buna karşılık var olan düzene tehdit görülen fikirler, eylemler ve kimlikler yok sayılıyor veya cezalandırılıyor. Bu saldırılara boyun eğmeyip inatla aile değil kadınız demeye devam edeceğiz.
Gündeme gelen zorunlu eğitimin kaldırılması, mesleki eğitimin ve dolayısıyla çocuk işçilerin artması hedefi gerçekleşirse kadınların eğitime ulaşımını ve sosyal hayata katılımını kısıtlayacak. Şimşek programıyla gelen kamusal tasarruflar bağlamında işgücüne katılım ve evlilik yaşını aşağı çekme çabası ile kadınların eğitim hakkını tehdit eden düzenlemelere karşı sessiz kalmayacağız.
Kadın ve lgbti+ cinayetleri artıyor, şiddet cezasız kalıyor. Sokakların tehlikeli olduğu, şiddetin “ahlaksız” kadınları bulduğu anlatısı ile eve hapsedilmeye çalışılan kadınları şiddet en sık evde buluyor. Evlerinde, işyerlerinde, okullarında, sokaklarda kadınlara karşı fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet bitmeden feminist mücadelemiz bitmeyecek.
Yurtlarda cinsiyet eşitliği, kampüslerde cinsel ve psikolojik tacizin engellenmesi ve farklı cinsel kimliklerin özgürce var olabilmesi, nefret suçlarının önüne geçilmesini hedeflerken kadınların ve lgbti+ların üniversitede varlık göstermelerinin önüne geçmek isteyen kayyum yönetimler tarafından kulüpler ve topluluklar kapatılıyor. Üniversitelerde kapatılan CİTÖK’ler yeniden işlevsel hale getirilmeli, lgbti+lara ve lgbti+ kulüplerine dönük baskı ve engellemeler son bulmalı, kampüsler güvenli alanlara dönüştürülmeli.
Devletin bedenlerimiz üzerinde söz sahibi olmasına, cinsel kimliğimizi kanunlarla ve nefret söylemleriyle düzenlemesine izin vermeyeceğiz.
Feminist mücadelenin marjinalleştirilmesine karşı her kesimden öğrenci ve emekçi kadınla bir olup bu 8 Mart’ta da haklarımıza, hayatımıza, emeğimize sahip çıkmak için meydanlarda olacağız.