Filistinlilerin yaşadığı bölgelere yerleşimcilerin askerî zorla gönderilmesi politikası üzerinden işgalci yayılımını sürdüren İsrail ordusu, 2020 senesinde sekiz Filistinli çocuğu katletti. İsrail ordusunun bu cinayet zinciri 5 Aralık’ta, 15 yaşındaki Ali Abu-Alayya’nın karnından vurulup öldürülmesiyle pik noktasına ulaştı.

Ali vurulduğu sırada el-Mughayyir semtindeki, yerleşimciler için hazırlanan hukuksuz inşaat çalışmalarına ve topraklara el konulmasına karşı bir protesto gösterisindeydi. Ali doğum gününde katledildi; Ali işgalci İsrail ordusu tarafından vurulduğu sırada, ailesi de ona bir sürpriz hazırlayabilmek için Ali’nin en sevdiği pastayı hazırlamakla meşguldü. Ali’nin de katıldığı seferberlik esnasında başka birçok Filistinli çocuk daha İsrail kurşunlarıyla yaralandı.

Ali’nin ailesi hayvancılık ile geçiniyor. Hiçbir toprakları veya arazileri yok. Bu durum onları el-Mughayyir’in en yoksul ailelerinden biri yapıyor. Tarımsal Emek Komiteleri Sendikası’nın (TEKS) hayvanları doyurma maliyetlerini azaltmak için başlattığı kampanyaya, bu çerçevede Ali’nin dedesi de başvurmuştu. TEKS semtteki 30 büyük hayvan çiftliğine tohum ve yemiş yardımı yapacak. Buna ek olarak TEKS, yerel tarım komitelerinin de canlı tutulması için çalışıyor.

Ali’nin katli bir istisna değil. Sadece 2020 senesinde İsrail işgal ordusu tarafından 8 Filistinli çocuk acımasızca öldürüldü. Ali’nin ölümü, İsrail’in işgalci yayılımının bölge halkları ve işçi sınıfı açısından taşıdığı ölümcül karakteri özetler nitelikte. Bu yayılmacı askerî saldırganlığın ilk hedefi Filistinli yoksul gençlik. Özellikle onlar nehirden denize bağımsız, birleşik, laik ve demokratik bir Filistin özlemiyle mücadeleye atılmasınlar diye, İsrail ordusu Filistin gençliğinin üzerinde soykırımcı bir terör politikası uyguluyor.

Ali’nin katliyle birlikte emperyalist Avrupa Birliği bir kere demokratik ikiyüzlülüğünü ispat etmek istercesine İsrail’e ihtar verdi ve cinayetin araştırılıp sorumlunun yargılanması gerektiğini belirtti. Bu bir sahtekarlık zira AB bugüne kadar hiçbir zaman İsrail’in askerî işgalinin uluslararası hukuku çiğneyen doğasını tartışmaya açmadı ve katliamcı generallerin cezasızlıkla ile ödüllendirilmelerini daima ayakta alkışladı. Kuruluşundan beri AB’nin demokratik anayasa kitapçıkları mürekkeple değil, Filistinlilerin kanıyla kaleme alınmıştır. Eğer AB adaletin yerini bulması konusunda ciddiyse ilk olarak İsrail’le bütün ekonomik, politik, ticari, diplomatik, kültürel ve askerî ilişkileri kesmelidir. Bu kıstasların aynısı Türkiye için de geçerlidir.

Filistinli çocuklar güvenlik, onur ve özgürlük içinde yetişmeyi talep ediyorlar. Bu taleplerini gerçekleştirmelerinde onlarla dayanışmayı bina edebilmek, Türk ve Kürt emekçi gençliğinin siyasal sorumluluklarından birisi.